Gazetecilikte en zor görev savaş bölgesinde olmaktır. Her tür sıcak çatışma ortamında zorlu engelleri aşarak olay yerine ulaşır ve ellerindeki materyali yayın kuruluşuna ulaştırırlar. Geriye sadece sakatlar, mağdurlar ve suçlular ordusu kalan savaşlarda o ortamda bulunmak, “mesleğini” icra etmek… Savaşı yaşamak onlar için öncelikle aşırı kişisel bir deneyim. Sonrası için ise sağlam bir psikoloji gerekmektedir. Çünkü savaşta ilk yitirilen, gerçekliktir. Savaşı herkes kazanmak ister fakat savaşın kazananı yoktur. Baştan sona gri renkli bu olguda iyi bir gazeteci olarak manipülasyona izin vermezler. Bu kadar çok acı ve ölüm kesinlikle şovun bir parçası değildir. “Şov” hiç değildir. Amaçları cephede ve sokakta savaşın anlamsızlığını anlatmak, gerçek etkiyi tüm çıplaklığıyla göstermek. Savaş muhabirliği onlar için sürekli ahlaki değer öğüten, geriye bir şey bırakmayan deneyim. Kurtulunamayacak bir tutku, belki bir iptila. İki mercek arası kelle koltukta yaşarlar. Gidebildikleri kadar giderler. Savaş muhabirliğini idealist, mesleğine gönül vermiş kişiler yapar. Belgeselimize konuk olmayı kabul edip bize yaşadıklarını tüm çıplaklığıyla aktaran, yorumlayan Mete Çubukçu, Kaya Heyse, Hediye Levent, Şerif Turgut, Soli Özel’e en içten teşekkürlerimizi ediyoruz. Savaş Muhabiri Belgeseli.
Kurgusu ve ses tasarımını üstlenlediğim, çıplak gerçekliğe birebir şahit olduğum bir belgesel oldu. Pandemi döneminde çoğu uzaktan toplanan röportajlarla oluşturulan bu belgeselde emek veren tüm çalışma arkadaşlarıma da teşekkür ederim. Savaşın acı gerçeğini elimizden geldiğinde yansıtmaya çalıştık.
Back to Top